
Cemaat-i Müslimîn, ihvân-ı dîn! Allâh-u Teâlâ bir âyetinde, ﴿يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ﴾ “Allâh-u Teâlâ dilediğini dilediği şekilde yaratır (ve yaratmıştır, yaratmaktadır).”[1] buyuruyor.
Bir başka âyetinde, ﴿يَحْكُمُ مَا يُر۪يدُ﴾ “Allah dilediğini hükmeder.”[2] bir başkasında ise, ﴿يَحْكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكْمِه۪﴾ “Allâh-u Teâlâ hükmeder, O’nun hükmünün takipçisi (yani sorgulayıcısı, hesabını soran) olamaz.”[3] buyuruyor. “Niye böyle yaptın?” diyen olamaz diyor Allah-u Teâlâ! ﴿اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِ﴾ “Hüküm (yalnızca) Allâh’ındır!”[4] şeklinde geliyor bir başka âyet-i kerîmede de.
Rabbimiz (celle celaluhu) bizleri yaratmaya mecbur olmadı. Bizleri yaratmayı diledi, erkekler ve kadınlar olarak yarattı. Öyle istedi, biz değil; bu hususta seçim, tercih bizden değildir. Allâh-u Teâlâ böyle diledi, erkekler ve kadınlar şeklinde, cinsler olarak meydana gelmiş olduk.
Bizleri erkekler ve kadınlar olarak meydana getiren Allah-u Teâlâ, karşı cinse karşı bir meyil, arzu ve ihtiyaç duygusu koymuştur. Erkeği kadına, kadını erkeğe muhtaç bir vaziyette ihtiyaçlı, istekli olarak yaratmıştır. Bazı istisnalar olabilir, onlar kaideyi bozmaz. Kaide budur!
[1] Kasas Sûresi, 68’den; Şûrâ Sûresi, 42’den.
[2] Mâide Sûresi, 1’den.
[3] Ra‘d Sûresi, 41’den.
[4] Yûsuf Sûresi, 40 ve 67’den.
Not: Yazının devamı İsmailağa Dergisi'nin Haziran 2020 sayısının içinde...