
KAVGAM
“Necip Fazıl”
Salih Mirzabeyoğlu‘nun “Necip Fazıl” alt başlığını taşıyan iki ciltlik eseri… “Necip Fazıl” alt başlığını taşıyor, çünkü Necib Fazıl‘ın 1979-1983 tarihleri arasında, ömrünün son deminde yazdığı yazılardan oluşuyor. Bu yazıların başında, Üstad Necib Fazıl‘ın, Salih Mirzabeyoğlu ve arkadaşlarının çıkışını, onlarla olan tanışmasını anlattığı ve takdir ettiği “Müjdelerin Müjdesi”, “Işık” gibi tarihî değerlendirmeleri vardır.
Bilindiği gibi bu değerlendirmeler, daha sonra, Mirzabeyoğlu düşmanları tarafından sansürlenmiş, örtbas edilmiş ve Salih Mirzabeyoğlu‘nun Necib Fazıl’la hiç alâkasız, âdeta onu hiç tanımamış, yahut fikrini değiştirmiş biri olduğu gibi bir izlenim kamuoyuna yayılmaya çalışılmıştır. “Resmî” tiplerin de dahil olduğu uzun ve yoğun bir karalama süreci gerçekleştirilmiştir. Yeni nesillere böyle öğretilmiştir.
Mirzabeyoğlu‘nun sahte uzlaşmaları tehlikeye atan çıkışından rahatsız olan pek çok kimsenin de işine gelmiştir bu sansür.
Bu kitabtaki yazılar, başlangıcında Salih Mirzabeyoğlu‘nun ortaya koyduğu eşsiz bir tarih hikemiyatının (tarih felsefesi) ardından, Üstad Necib Fazıl’ın politika, ekonomi, kültür, edebiyat gibi alanlarda kaleme aldığı en son yazılarını kapsar. Büyük Doğu‘nun, Milli Selamet Partisi’ne olan desteğini çekişi, Milliyetçi Hareket Partisi ile kurduğu ittifak, bu ittifaktan beklentileri, İslâmî hareketin genel durumu üzerine değerlendirmeleri ve geleceğe dair görüşleri yer alır.
Hâdiseler, dışyüz çizgileriyle olup bittiği yerde kalır, ama onlardan doğan bir mânâ ve edinilen tecrübe, şuurda yer eder, hâlihazırda yaşamaya devam eder. Bu gözle bakılınca “Kavgam”, sadece geçmişte olup bitenlerin kaydedildiği bir hatıra defteri değildir; neyin neden olduğuna dair düşündürücü ve şuur açıcı bir politika ders kitabıdır.
Kavgam I
-Necip Fazıl-
TAKDİM
İSLÂMI YENİLEMEK
-I-
“İslâm yenilenmez. Anlayışı yenilemek gerekir.”
-II-
Anlayış mı? Nurun aynadaki aksi... Aynayı yenilemek...
-III-
Güneş yenilenemez. Göz yenilenir.
-IV-
İslâm başı ve sonu olmayan ebedî yeninin ismi... Ona her an biraz daha nüfuz etmektir ki, yenilik...
-V-
“Bir günü bir gününe eş geçen aldanmıştır” hadisindeki sonsuz hikmettir ki, yeninin ve yeniliğin sırrını getirmiştir.
-VI-
Dava işte bu mânada İslâm’ın yeni neslini yoğurmakta...
-VII-
İslâm’ın en yeni, değiştirilmez ve örnek nesli, Resûl eliyle yoğrulan sahabiler...
-VIII-
Sahabilerin ardında “Tabi”ler bu nesil çizgisini uzatmışsa da onlardan sonra dava içtimai planda zaafa uğramış ve büyük ferdi zuhurların çevrelediği mahzun zümrelerden öteye geçilememiştir. Bu tecellide, muhafazası en zor iş olan aşkı kaybetmenin ve kaba akılla yapayalnız dış planda kalmanın neticesi olarak ilâhî hikmet aşikâr...
-IX-
Emevî ve Abbasî devrelerini takib ederek Türk’ün eline geçen İslâmî devlet livası, 600 küsur yıllık gerçek devlet hayatının ancak 250 senesinde böyle bir nesle yataklık etmiş, ondan sonra 300 yıl korkunç bir aşk ve üstün anlayıştan yoksunluk çığırına girmiş, 100 küsur senedir de, aynı ham yobaz ve kaba softa idrakının tersine dönük şekliyle bütün cehdini İslâm’a karşı çıkmakta bulmuştur.
-X-
O gün bugündür ki, nesillere kahraman diye tanıtılanlar, İslâm’dan tiksinmenin fikrî ve fillî icracıları olmuştur.
-XI-
İslâm’ı, zatından zerre feda etmeden, olanca saffet ve asliyetiyle kucaklayabilecek ve nefslerinde yenileyecek nesillerin böylece köküne kibrit suyu dökülmeye başalnınca din ihtiyacından büsbütün kurtulamayan muvâzaacı mizaçlar her tarafta işi reformculuğa dökmüş; ve olduğu gibi bir İslâm yerine oldurulmak istenildiği tarzda bir İslâm’a kapı açmaya bakılmıştır.
-XII-
Reformcu, İslâm’ı şu veya bu görüş ve mezhep lokomotifine bağlamak, onu zatına ve aslına göre değil, kendi şahsî nefsine ve idrakine iliştirmeye kalkmak, böylece çürük gördüğü bir binayı kendince payandalamaya yeltenmek bakımından, İslâm’a cepheden zıt olanlardan daha tehlikelidir; ve İslâm’ı kalp ve göz yenilenmesi yoluyla koruyacak olan nesil, cemiyet dairesi içinde kendisine üç düşman tanıyacaktır: Aşksız ham yobaz, duygusuz kâfir, nasipsiz reformcu... Yani ruhu, kör nefsinde kabuklaştıran, büsbütün inkar eden ve ikisi arasında arabuluculuğa kalkışan...
-XIII-
İslâm, 500 yıl kılıcını elinde tutan Türkiye’de bozuldu ve her yerde altüst oldu. Bu, ancak Türkiye’se düzelirse her yerde sağlığa kavuşabileceğine ait ilâhî bir ihtar...
-XIV-
İslâm’ı yenileyecek olan nesil bu, ruh ve madde felâketleri Türkiye’sinde son ve som, hepçi ve bütüncü tepki halinde zuhur etmekle mükellef...
-XV-
Bunca zevalin ardından ancak kemal çığırı açılabilir.
-XVI-
Dört büyük halifenin sırayla şiarları olan merhamet, celadet, edeb ve akılda tam ikmalli ve teçhizatlı olarak, 15. İslâm Asrının eşiğinde, İslâmı yenileme davasını çözümlemeye güçlü nesilden, ana rahmini tekmeleyici sesler duyuluyor. Aya gitmek hüner değil, bu sesleri güneşten duyulacak derecede fikirde ve aksiyonda yükseltmek marifet...
Kavgam II-Necip Fazıl-
TAKDİM
İSLÂMI YENİLEMEK
-I-“İslâm yenilenmez. Anlayışı yenilemek gerekir.”
-II-Anlayış mı? Nurun aynadaki aksi... Aynayı yenilemek...
-III-Güneş yenilenemez. Göz yenilenir.
-IV-İslâm başı ve sonu olmayan ebedî yeninin ismi... Ona her an biraz daha nüfuz etmektir ki, yenilik...
-V-“Bir günü bir gününe eş geçen aldanmıştır” hadisindeki sonsuz hikmettir ki, yeninin ve yeniliğin sırrını getirmiştir.-VI-Dava işte bu mânada İslâm’ın yeni neslini yoğurmakta...
-VII-İslâm’ın en yeni, değiştirilmez ve örnek nesli, Resûl eliyle yoğrulan sahabiler...
-VIII-Sahabilerin ardında “Tabi”ler bu nesil çizgisini uzatmışsa da onlardan sonra dava içtimai planda zaafa uğramış ve büyük ferdi zuhurların çevrelediği mahzun zümrelerden öteye geçilememiştir. Bu tecellide, muhafazası en zor iş olan aşkı kaybetmenin ve kaba akılla yapayalnız dış planda kalmanın neticesi olarak ilâhî hikmet aşikâr...
-IX-Emevî ve Abbasî devrelerini takib ederek Türk’ün eline geçen İslâmî devlet livası, 600 küsur yıllık gerçek devlet hayatının ancak 250 senesinde böyle bir nesle yataklık etmiş, ondan sonra 300 yıl korkunç bir aşk ve üstün anlayıştan yoksunluk çığırına girmiş, 100 küsur senedir de, aynı ham yobaz ve kaba softa idrakının tersine dönük şekliyle bütün cehdini İslâm’a karşı çıkmakta bulmuştur.
-X-O gün bugündür ki, nesillere kahraman diye tanıtılanlar, İslâm’dan tiksinmenin fikrî ve fillî icracıları olmuştur.
-XI-İslâm’ı, zatından zerre feda etmeden, olanca saffet ve asliyetiyle kucaklayabilecek ve nefslerinde yenileyecek nesillerin böylece köküne kibrit suyu dökülmeye başalnınca din ihtiyacından büsbütün kurtulamayan muvâzaacı mizaçlar her tarafta işi reformculuğa dökmüş; ve olduğu gibi bir İslâm yerine oldurulmak istenildiği tarzda bir İslâm’a kapı açmaya bakılmıştır.
-XII-Reformcu, İslâm’ı şu veya bu görüş ve mezhep lokomotifine bağlamak, onu zatına ve aslına göre değil, kendi şahsî nefsine ve idrakine iliştirmeye kalkmak, böylece çürük gördüğü bir binayı kendince payandalamaya yeltenmek bakımından, İslâm’a cepheden zıt olanlardan daha tehlikelidir; ve İslâm’ı kalp ve göz yenilenmesi yoluyla koruyacak olan nesil, cemiyet dairesi içinde kendisine üç düşman tanıyacaktır: Aşksız ham yobaz, duygusuz kâfir, nasipsiz reformcu... Yani ruhu, kör nefsinde kabuklaştıran, büsbütün inkar eden ve ikisi arasında arabuluculuğa kalkışan...-XIII-İslâm, 500 yıl kılıcını elinde tutan Türkiye’de bozuldu ve her yerde altüst oldu. Bu, ancak Türkiye’se düzelirse her yerde sağlığa kavuşabileceğine ait ilâhî bir ihtar...
-XIV-İslâm’ı yenileyecek olan nesil bu, ruh ve madde felâketleri Türkiye’sinde son ve som, hepçi ve bütüncü tepki halinde zuhur etmekle mükellef...
-XV-Bunca zevalin ardından ancak kemal çığırı açılabilir...
-XVI-Dört büyük halifenin sırayla şiarları olan merhamet, celadet, edeb ve akılda tam ikmalli ve teçhizatlı olarak, 15. İslâm Asrının eşiğinde, İslâmı yenileme davasını çözümlemeye güçlü nesilden, ana rahmini tekmeleyici sesler duyuluyor. Aya gitmek hüner değil, bu sesleri güneşten duyulacak derecede fikirde ve aksiyonda yükseltmek marifet...
İbda Yayınları: www.ibdayayinlari.com