CEPHELER –
HAM VE KABALAR
Karşı cepheden “Karton Adamlar Gövdesi” ile
“Bandrollü Adamlar Gövdesi”ni belirtmeden, sıra, bizden
Görünüp veya sanılıp da bizim dâvamızı gölgeleyen, karartan
iç tezat sınıflarına geliyor. Bunlar da iki: “Kaba Softa ve
Ham Yobazlar” ve “Kabuk Milliyetçiler” sınıfları...
Binbir vesileyle özünü, mayasını, derin ve gerçek mü’mine göre aykırı vasıflarını anlattığımız mahut tip, bizde, vecd ve aşk çığırımızın sonu Kanunî Sultan Süleyman devriyle başlar, Tanzimata kadar Türk cemiyetini uçurumdan atarak hâkimiyeti hep elinde tutar; ondan öteyede, kendi ters küfür yobazlarını üreten, türeten her ân biraz daha azdıran bir saik halinde günümüze kadar gelir.
Bu tip, Tanzimata gelinceye kadar kendi verimsiz yolunda (aktif), Yeniçeri Ocağının yıkılışından sonra müeyyidesiz ve yarı (aktif), Meşrutiyette arada bir görünücü ve yarı (pasif), Cumhuriyetten sonra da cemiyet şişesinin tortu halinde dibine çökücü ve tam (pasif)dir.
İşte son devrede bu (pasif)liğe geçtikten sonra bir türlü suyu durulamaz cemiyet şişesinin her sarsılışında ve çalkalanışında su yüzüne çıkar gibi olan ve mukaddes gayeyi pusuya düşürücü faydasız hedef vermelerle her defa tokadı yiyip tekrar ölü (pasif)liğine geçen bu tip, hakikatte, dâvayı merkez ve muhit olarak en halis plânda kucaklayanların –yani Büyük Doğu’nun– karşısında, başlıca engeldir.
Bu engel olma vaziyeti, evvelâ bizim, küfrün ahmak
nazarlarına karşı hemen ona benzetilişimiz, ircâ edilişimizle
başlar. Kılıktan, edâdan, meşrepten, ruh haletinden, bilgiden
tutun, köklü din anlayışına ve dünya görüşüne kadar devam
eder; ve nihayet sahte benzerler arasında en feci aldatıcılık
ifadesi olarak, makine dokuması taklit halı ile el emeği ve
sanat eseri halı arasındaki farkı doğurur.
Bu sebepledir ki, eğer Türkiye bir İslâm yurdu olmasaydı da biz o sonsuzluk nurunu dışarıdan ve özkaynağından almış olarak yepyeni bir zuhur halinde billûrlaştırmaya başlasaydık ve bizden evvel işi berbat etmiş herhangi bir sınıfla kıyas edilmek felâketinin dışında olsaydık, başarı şansımızda yüzde doksan dokuzluk bir fark meydana gelirdi.
İşte Büyük Doğu’nun bütün çilesi bu gayet nazik noktada; ve dünün sözde İslâm adına kaba softasiyle bugünün aynı tipe tersinden uygun zift yürekli küfür yobazı karşısında bir türlü çözülemez bilmecemiz bu yüzden karartılmaktadır.
Görülüyor ki, bütün ümit, bizim, Müslümanlıkta annesi ve babasından başlayarak geriye doğru 5 asırlık tarih süresince hiçbir örneği beğenmeyecek, ruhu hummâ, beyni ve sinirleri (aksiyon) dolu yepyeni bir nesil yetiştirmemize kalıyor. Büyük Doğu bu nesle maya tutturmuş ve ilk örneklerini gençliğe yaymış olmakla beraber, önündeki engeller ve“Ham Softa-Kaba Yobaz” sınıfının bu arada beslenmeye kalkması yüzünden henüz yokuşu sökme durumuna geçememiştir.
Allah Sevgilisinin “O olmasaydı olmak olmayacaktı!” hakikatine karşılık, tam aksiyle kıyaslı olarak, vaziyeti “o olmasaydı bütün bu başımıza gelenler olmayacaktı!” dan ibaret olan “Kaba Softa–Ham Yobaz” sınıfını eritip, silip, yok edip, ufukta doğan güneşin önünde fikir başbuğunu heykelleştirecek nesli meydana getirmedikçe, çekiver kuyruğunu bu kahpe dünyanın!..
İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ