
1970’li yıllarda Efendi Hazretlerimizle beraber bir Karadeniz yolculuğu dönüşü Kastamonu’ya uğradık. Bizimle beraber Hasan Efendi ve İhsan Efendi de vardı. Akşam namazını merkez camii olan tarihi büyük camide kıldık. Namazdan sonra Efendi Hazretleri (kuddise sirruhu), Mehmet Beşir isminde bir zatı ziyaret etmek istedi. Kısa bir ziyaretten sonra yola devam ederiz diye düşündük.
Bu zatı ben tanımıyordum. Ziyaret esnasında konuşmalarından öğrendim ki Said Nursi hazretlerinin sağ kolu ve aynı zamanda hapishane arkadaşıymış. Said Nursi hazretleri bu zata şöyle demiş: “Ben Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin zaman ve ortam icabı bazı engellerden dolayı bazı sünnetlerini işleyemedim. Evlenmek ve sakal bırakmak gibi. Bunları sen mutlaka fırsat bulduğun an yap.” Böyle diyerek kendisini tembihlemiş. Bu zat da fırsat bulduğu anda bu sünnetleri yerine getirmiş; evlenmiş ve hanımına çarşaf giydirmiş; sakal bırakmış.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin sünnetlerini yapmasından sonra bir grup bu zata gelip, “Sen üstadın yolunu terk ettin; bizden ayrıldın.” diyerek kendilerince uyarmaya çalışmışlar. O zat onlara şöyle cevap vermiş: “Bizim hakikatte üstadımız Allah’ın Rasulü Peygamber Efendimizdir. O Peygambere uyan, tam ittiba eden de benim üstadımdır. Benim üstadım bana bu inancı vermiştir. Ama sizin inancınızda olan üstad, Peygambere uymayan bir üstadsa, o, bana üstad olamaz.” demiş ve ondan sonra da hiç kimseyle konuşmamış. Yirmi beş yıl inzivaya çekilmiş. Her taraftan ziyarete gelenleri kabul etmiş. Kalabalık insanlar gelmiş gitmiş fakat kimseyle konuşmamış.
Not: Yazının devamı İsmailağa Dergisi'nin Haziran 2020 sayısının içinde...