Dört Mezheb Müftüsü
ALİ HAYDAR AHISKAVÎ
(Kuddise Sırruhu)
Yahya Yıldırım

K utbu'l Arifin, Gavsu'l Vasilin, Sultanu’l Evliya, Aşıkların Rehberi Ali Haydar Efendi Kuddise Sırruhu Hazretleri, Batum'un Ahıska kazasında 1288-1870 senesinde dünyaya gelmiştir. Babası Şerif Efendi'dir. İki yaşındayken annesini, dört yaşındayken babasını kaybeden Ali Haydar Efendi ilk tahsilini memleketinde yapmıştır. Bilahare Erzurum'a gelerek, oradaki Bakırcı Medresesi'ne devam etmiştir. Daha sonra İstanbul'a giderek, Fatih Camii Şerifinde derslere ve tahsilini ikmal ile Beyazıt dersiamlarından Çarşamba'lı Hoca Ahmed Hamdi Efendi'den 1319-1901 yılında icazet almıştır.
Hocasının derslerine devam ederken, şeriat kadısı yetiştiren Medrese-i Kuzat'a giderek oradan da şehadetname almıştır. Yapılan imtihanları kazandıktan sonra 1322-1906 yılında Fatih Camii'nde talebe okutmaya başlamış, böylece Fatih Dersiamları arasına dahil olmuştur.
1909'da Fetvâhane'de fetva işine girmiş, gösterdiği büyük iktidarla 1333-1914 yılında Sahn Medresesi Fıkıh müderrisliğine tayin edilmiştir. 1344-1915 yılında Şeyhu’l İslâmlık’da yeni kurulan "Te'lif Mesâil Heyeti" reisliğine tayin edilmiştir. 1335/1916 yılında Huzur Dersleri Başmuhatablığına tayin edilmiştir.
Ali Haydar Efendi’nin şeyhi, Bandırma'da medfûn Mevlânâ Ali Rıza el Bezzaz Hazretleri'ydi. Efendi Baba, Altun Silsile'nin 35. halkasıdır. Ali Haydar Efendi Hazretleri, Nakşibendi tarikatının şeyhlerinden olan Mevlânâ Muhammed Mustafa İsmet Garibullah Hazreteleri’nin Fatih Çarşamba Cebecibaşı mahallesindeki konağını tekke edinerek, Şeyh İsmet Efendi Dergahı adını alan bu tekkede irşad makamına oturmuştur.
"Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye'nin" hazırlanmasında önemli hizmetler ifa etmiş olan Ali Haydar Efendi Hazretleri son devir (Osmanlı'nın son dönemi) hukukçularından olması hasebiyle de sarayı ve padişahı da tesiri altına almıştır.
Efendi Baba'nın oğlu Halid Gürbüzler babasıyla ilgili olarak şunları söylemektedir: "Babam kimseyle kötü olmamamızı söylerdi. Oturalım, çaylar, kahveler içelim demez, devamlı ilimle meşgul olurdu. Erzurum'dan Alvarlı Mehmed Efendi Hazretleri, Ramazanoğlu Sami Efendi Hazretleri sık sık ziyaretine gelirlerdi. Hasib Efendi Hazretleri ile Mehmed Zahit Kotku Efendi Hazretleri de gelirlerdi. Devrin bütün âlimleri ziyaretine gelir, sohbet ederlerdi."
Din ve devlet hizmeti görenlere büyük kıymet veren Ahıskalı Ali Haydar Efendi Hazretleri talebelerinin ve sevenlerinin ilmi yönden daha ileri olmalarını ister; "Sulbümden değil, yolumdan gelen benim evladımdır" derdi. Kendisi ilmi mütalâayı hiç bırakmazdı. Zevcesi Hanife Hanım'a, “Hanife, Hanife yeni bir cahilliğimi daha gördüm. Yeni bir şey daha öğrendim” derdi. Kendi tahsilinin kısa olduğundan bahsederek, “Benim tahsil müddetim beş senedir” derdi. Sert mizaçlı bir insandı. İbadete çok düşkündü.
Tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra Anadolu'da kurulan yeni idareye karşı olduğu öne sürülerek Ankara'ya götürülmüştü. Ankara'da İskilipli Atıf Hoca ile birlikte zor şartlar altında hapishanede kaldığı sırada rüyasında şeyhini gördü. Şeyhi ona, “Oğlum otuz üç defa Fetih sûresini okursan kurtulursun” dedi. Ahıskalı Ali Haydar Efendi Hazretleri okumaya başladı. Bir yandan da okuduğu sayıyı ranzaya işaretliyordu.
Onun böyle yaptığını gören İskilipli Atıf Efendi, “Hoca ne yapıyorsun” diye sorunca, “Rüyamda şeyhim böyle böyle söyledi. Sen de oku kurtulursun” dedi. Atıf Efendi, “Bu gece rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ‘Ben seni çağırıyorum, sen müdafaanı hazırlıyorsun’ buyurdu. Ben de müdafaanamemi yırtım” dedi. Ahıskalı Ali Haydar Efendi okumaya devam etti. Allah'ın izniyle esaretten kurtuldu.
İ smailağa cemaatinden bir hoca anlatıyor: “Efendi Baba Ali Haydar-ül Ahıskavî Kuddise Sırruhu Hazretleri, Fatih Draman taraflarında ikamet ediyordu. Draman'dan bağlısı olduğu İsmet Efendi Hazretleri’nin tekkesine gelene kadar, tek başına yolda bir hatmi hacegan yapıyordu. O zamanlarda İsmailağa'nın bulunduğu yer yıkık ve dökük. Avareler, serseriler ve sarhoşlar mekân tutmuş buraları. Şimdiki İsmailağa nerede... Yine bir gün Efendi Baba, tekkeye doğru hatmi haceganla yürürken, serserinin biri yolunu keser, bıçağını çekerek “Baba, çıkar bakalım neyin var” der. Serserinin maksadı bıçakla tehdit edip korkutarak soygun yapmak. Ne de olsa serseri. Efendi Baba, “Çıkarayım evlat” der. Elini koynuna sokar ve bir tabanca çıkarır. Serseri elinden bıçağı atar ve “Baba tamam, tamam” der ve arkasına bile bakmadan kaçar. Adı gibi “Arslan”dır O...
Efendi Baba'nın oğlu anlatıyor: Yapılan zulümlere dayanamaz... Fatih Camii Kebirinde cemaate haykırır: “Kaldırın kafanızı alnı secdeli kâfirler!”
İlimde son dereceye ulaşmış olan bâtın kahramanının bu hareketi tüm cemaati etkiler. Cemaatte çıt yok.
Yine bir gün Fatih Caminin bahçesinden geçerken bir hoca der ki, “Hocaefendi, nedir bu müslümanların hali? Halbuki Allah, sizi üstün kılacağım, ezdirmeyeceği diyor” deyince Efendi Baba, “Hocaefendi, hoca efendi! Âyetin devamını oku bakalım. “Eğer siz İslâm'ı yaşarsanız, sizi hâkim kılacağım” demiyor mu Mevlâmız?.." buyurur.
Efendi Babamız, İsmet Efendi Hazretleri dergâhında derse girerdi. Efendi Baba'nın sağında Ömer Nasuhi Bilmen Hoca, solunda da Emin Saraç hoca otururdu. Efendi Baba, mutlaka Efendi Hazaretleri'ni sorardı. Biz hikmetini anlamazdık. O mübarek, edebinden hep kapının arkasında otururdu. “Buradayım Efendi Baba” derdi. Bu sözü duyduktan sonra derse başlardı.
Zamanın mason medyası, ikinci Abdülhamid Hanı tahttan indirerek şeytana bile rahmet okuttu. Adamın kafasında sarık, hem de değirmen taşı kadar. “Kahrolsun Sultan Abdülhamid!” diye bağırıyor. “Kızıl sultan” diyor. Hâlbuki bu lafları Avrupa'ya tahsile giden (!) zamanın züppeleri, gâvurlardan öğrenip burada Sultan'a söylüyorlardı. Dergiler neşredip, bunları yazıyorlardı.
Tam bu sıralarda, Efendi Baba'mız icazet töreninde, 16 yaşlarındadır... Yüreklidir. Lafını esirgemez. İcazetnameler dağıtılmış. Herkes kısa kısa kürsüye çıkıp birşeyler anlatıyor. Efendi Babamıza sıra gelince, Sultanın da âdeti gereği perde arkasından dinlediğini bildiği halde şu ayetleri seçiyor. “Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin, kâfirlerin, fasıkların ta kendisidir!” Hocalar derler ki, “Molla senin durumun iyi değil. Bunu yapmakla iyi etmedin” derler.
O sırada Sultan Abdülhamid Han, “O mollayı bana getirin” der. Efendi Babamızı Abdülhamid Han'ın yanına götürürler. Götürülürken de, “Biz demedik mi; gitti bunun kafası” derler. Abdulhamid Han Hazretleri, “Oku bakalım evladım o âyetleri" der. Ama yine perde gerisindedir ve yine aynı şekilde okuyup, mânâ verecek mi diye imtihan eder.
Efendi Babamız, aynı şekilde mânâ verince Padişah Hazretleri, aradığı gerçek hocayı bulmanın sevinciyle perdeyi kaldırır ve tebrik eder. “Evladım, bana senin gibi hocalar lazım, memleketin çivisi çıkmış, bir senle ben kurtaramayız ki" der. Bir kese altınla mükâfatlandırır. Genç hocalarımızdan, çocukluğunda bu kırmızı keseyi görenler var.
O, gözlerin nuru, kalblerin süruru idi. Marifet deryası ve sırlar hazinesiydi. Pek az kimselere nasib olabilen makamların sahibiydi. Aşk ile muhabbet ile yanan kalblerinin tabibi idi. Ömrü, dini ihya etmeye çalışmakla geçti. Kur'ân-ı Kerimi çok okurdu. Bir edebin bile terkine rızası yoktu. Nefse güvenmemeyi telkin ederdi. Onu "mutmeinne" derecesine çıkarabilmek için zikir ehli olmanın gerektiğini söylerdi. Günde ellibin kelime-i tevhid okurdu.
Dergâhın bulunduğu mahalde bulunan evinde 1 Ağustos 1960 yılında âyetler okuyarak, etrafındakilere nasihatler yaparak, tebessüm ede ede dar-ı bekaya göç ederken, arkada gözü yaşlı binlerce müridi bırakmıştır. Cenazesi üç kere yıkandı. Önce müderris Beşiktaş müftüsü Fuat Efendi, sonra Eminönü müftüsü Ali Yekta Efendi ve üçüncü olarak da Efendi Hazretleri yıkamıştır.
Vasiyyeti üzere hocası Reis-ül Ulema Çarşambalı Ahmed Efendi'nin de kabrinin bulunduğu Fatih Camii Kabristanına defnedilmesi istendi. Fakat buna müsaade edilmedi.
Yavuz Sultan Selim Camii’nde Ramazan oğlu Sami Efendi tarafından kıldırılan cenaze namazından sonra Edirnekapı Sakızağacı kabristanına defn edildi. İrşad makamını da bugün aynı yerde aynı iman ve azimle çalışan ve yüzbinlerce insanın etrafına halka olduğu Mahmud Ustaosmanoğu Efendi Hazretleri yürütüyor.
Efendi Babamızı rahmet ve minnetle anarken, bin can feda olsun diyor ve himmetlerinden yardım talep ediyoruz.