DELİ OLMAK LÂZIM!
· Tarihte, belli başlı tahakküm ve tasallut zümrelerince milletlerin kıskıvrak bağlanmaları ve iradesiz (medyum)lar gibi keyfî fermanlara münkat kılınmaları, hep aynı usule bağlıdır. Bu usul, içtimaî benlik ve birlik duygusunun o zümreler tarafından sömürülüp yokedilmesi, fertler arasındaki bağların çözülmesi ve her ferdin kendi başına kurtarmaya mecbur bir infirat haline getirilmesidir.
· Tahakküm ve tasallut zümreleri, anlayarak veya anlamayarak, fertte ictimaî alâkaya yer bırakmazlar. Onların rejiminde fert, sadece kendi şahsî ve nefsanî alâkasının dopdolu küpü halinde kalır ve başka küplerden kaç tanesi kırılırsa kırılsın, kendi küpüne zarar gelmedikçe başını kaldırmaz.
· Kitle duvarı, tuğlaları arasındaki bütünlük rabıtasını kaybettiği ve sadece entipüften bir kemmiyet istifiyle durduğu için, tahakküm ve tasallut zümreleri, diledikleri gibi o duvarı mıncıklarlar ve hiç mukavemete uğramazlar. Zira mukavemet edecek tuğla, tek başına bir fiskede düşürülür ve gittiğiyle kalır.
· Fizik ilmi bile gösterir ki, zerreler arasında kitle alakası bulunmadıkça cisimler teşekkül edemez; ve hiçbir kuvvet, bir cismin kutlesine hâkim olmadan zerrelerine müteessir edemez. Fakat insan kitlelerinde vaziyet tersinedir. Zerreler müteessir edilerek kitleye hâkim olunur.
· Böyle cemiyetlerde, kimse çıkıp da “yâhu, birleşin, ne duruyorsunuz, her irade sizin değil mi?” diye bağıramaz. Çünkü bunu bağıracak olan, daima, cemiyet değil, bir veya bir kaç fert olacaktır ve onlarda cemiyette cemiyet haysiyetinin teşekkülüne vakit kalmadan tasfiye edilivereceklerdir.
· Geride kalanlar da, daima fert kadrosunda, asla cemiyeti teşkil edemeden başlarına gelecek bu mahzun ve mahkûm âkibeti bildikleri ve ondan tek tek ürktükleri için hiçbir şey yapamazlar. Böylece bir cemiyette tek tek herkesin “hayır!” dediği bir mevzuda, birbirine bağlı üç beş zalimin “evet”i, ister istemez hüküm sürer.
· Bu hale gelmiş ve getirilmiş cemiyetlerde, zalimler şebekesi alenen kitlenin tarihine, ananesine, maşerî vicdanına en şenî fiili tatbik etse, fertler bu tecavüz kendi öz karılarının başına gelmedikçe hâdiseyi benimsemez ve umursamaz olur.
· Böyle cemiyetlerde, fert gitgide o kadar alçalır ki, millî vicdan, bir kadın gibi, açık havada, bir pas pas üzerinde ve dünyanın gözü önünde kirletilse kimse kendi üzerine toz kondurmaz.
· Bütün tarih boyunca firavunlar, kisrâlar, çarlar, racalar, mandarenler, krallar, titanlar, melikler, imparatorlar, kayserler, sultanlar, her türlü zulüm şebekelerinin başları, daima bu metodla kitlelere hükmetmişlerdir; fakat onların tasallutları her şeye rağmen maddî istismar plânında kalmış, teşkilâtlı ve imtiyazlı sınıf sayesinde muvaffak olmuş, büyük kitlenin cehalet ve şuursuzluğu da buna yardım etmiştir. Bu şartların hepsi de, ezenler ve ezilenler hesabına birer izah şekli ve birer mazeret unsurudur.
· Asıl izah kabul etmiyen ve mazeret unsuru olmayan vaziyet, bütün baş ve ayak takımiyle cemiyetin, bütün bir millî irdae ve mâşerî vicdan plânında ve küçücük bir kadro tarafından tahakküm ve tasallûta uğramasıdır ki, bunun için, ancak ters tarafından mucize çapında akıl almaz bir misale ihtiyaç vardır.
· En mütereddi cemiyetlerden biri haline gelmesine rağmen fertlerin, (Bastiy) kalesini kazma ve kürekle zaptetmiş nesillerden gelme bir heybetle dolaştığı, mutlakıyet devrinde hâkimlerin kral oğullarını hapse attığı, (Giyom Tel) isimli destanların devşirildiği, mücerret fert hakkı uğrunda olanca menbaını insanlık emrine veren hükümetlerin iş gördüğü, cumhurreislerine “vatan haini!” diye bağıran şahısların polis tarafından ancak yolları tıkamamak ihtarını aldığı ve nihayet vahşilerinin bile sinema perdesi üzerinden demokrasya dâvasını ezberlediği bir dünyada böyle bir misalden bahsedebilmek için yoksa deli mi olmak lâzımdır?
Necip Fazıl Kısakürek (Rah.a) İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ